20. Yüzyıldan Sonra Almanya’ya Göçler

Annekaz
24 Ağustos 2022
Yorum Yok

2. Dünya Savaşı’nı ağır bir şekilde kaybeden Almanya, savaş sonrasında ekonomisini toparlamak için iş gücü açlığı çekmeye başladı. 2. Dünya Savaşı’nın yarattığı tahribat neticesinde üretimde çalışacak nitelikli insan bulamayan Almanya çaresi yabancı ülkele insanlarının kendi ülkesine göç etmesinde buldu.

 

Almanya’ya İlk Göç Hareketlerine Kısa Bir Bakış

Savaş sonrası çalışacak işçi bulmakta sorun yaşayan Almanya, önce İtalya ile 1955 yılında daha sonra İspanya ile 1960 yılında ve en en son aynı yılda Yunanistan ile anlaşma imzalamışlardır. Ancak bu anlaşmalara rağmen bekledikleri iş gücünü bulamamışlar ve 30 Ekim 1961 tarihinde Almanya-Türkiye Konuk İşçi Anlaşması imzalanmıştır.  O dönemler ülkenin içinde bulunduğu durum 1960 darbesi, işgücü fazlalığı ve ülkede artan işsizlik sebebiyle ülkede artan döviz ihtiyacını da karşılamak için belirli bir süre için Almanya’ya işçi göndermeyi istedi. Almanya’daki mevcut işgücü eksiğini bastırmak için Almanlar tarafından yakın zamanda başlatılan işgücü alımının da sebebiyle Türkiye , işçi gönderimini yasal bir zemine oturtmak istiyordu. Halihazırda Almanya’nın başka Avrupa ülkelerine de uyguladığı işgücü anlaşmalarını da değerlendiren Türkiye Almanya’ya bu durum için teklif götürdü. İlk başlarda Almanlar bu isteğe temkinli yaklaşmışlar, hemen olumlu bir geri dönüşte bulunmamışlardır. Almanların bu anlaşmayı kabul etmesi üzerindeki en büyük etken, Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya girmesi olmuştur.

Bu işçi göçlerinin sonucu olarak 1964 yılında Almanya’ya göç edenlerin sayısı yaklaşık olarak 100.000’leri bulmuştur. Böyle bir sayı karşısında giden vatandaşlarının sosyal hayatlarını gözeten Türkiye, aynı yıl Almanya ile yeniden masaya oturmuş ve göç eden vatandaşları için sosyal güvenlik kapsamışda anlaşmaya oturmuşlardır. Bu anlaşmaya göre göç eden vatandaşlara sağlık bakımı, iş kazaları, sakatlık, ölüm hallerinde sosyal sigorta kapsamına alınarak, doğum ve çocuk yardımı, işsizlik ve emeklilik hakları tanınmıştır. Bu göçlerin artması sebebiyle Almanya’da işsizlik artmış, dünya çapındaki ekonomik buhran döneminin de etkisiyle Almanya 1973 yılında işçi alımını durdurma kararı almıştır. Almanya bu noktada halihazırda ülkesinde bulunan yabancı göçmen işçileri göndermek için çalışma yapmamış ancak istedikleri zaman gidebileceklerini belirtmiştir. Buna rağmen yıllar içerisinde Almanya’daki işçilerin aile kurmasıyla sayılarında artış gözlemlenmiştir.

Almanya’da çalışan Türklerin zaman içerisinde Almanya’ya gitmesi ile yapılan çalışmalarda Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan Türklerin sayısı 400.000 kadar artmıştır. Artan Türk nüfusuna karşı Almanya hükümeti 1980 yılında Türkiye’den Almanya’ya gelişlerde vize zorunluluğu getirmiştir. Eskiden uygulanan ilticacılara çalışma iznini kaldırır ve ilticacılara çalışma izni verilmemeye başlar. Bu yöntemler etkili olmayınca 1983 yılında vatandaşların kendi ülkelerine dönmeleri için teşvik yasası çıkartılır. Bu yasaya göre ülkelerine dönen işçilere Almanya emeklilik haklarında yardım ve finansal ödeme yapacaktır. Yasa neticesinde Almanya’daki Türklerin sayısında ilk defa azalma gözlemlenmiştir.  Bu dönem içerisinde Doğu ve Batı Almanya birleşmiş, buna bağlı olarak ülkede ırkçılık ve ırkçı faaliyetlerde artış gözlemlenmiş ancak bunlara rağmen Almanya’da Türk nüfusu artış göstermeye devam etmiştir.  Bu kadar uzun süre etkileşim halinde olan iki ülkenin haliyle birlikte paylaştıkları ortak kültürleri de oluşmuştur. Bu da ülkenin sanatını doğrudan etkilemiştir.

Almanya Sinemasında Göçmen Etkisi

Almanya’da çekilen Türk filmlerine baktığımızda bu filmlere genel olarak karamsar bir hava hakimdir. Bunun sebebi yabancı bir ülkede yaşamak, ırkçı faaliyetler, Alman hükümetinin bir süre sonra Türkleri istememesi, oradaki statüleri gibi bir çok neden sıralanabilir.

Almanya’da İkinci Dünya Savaşı sonrası 1960’larda ortaya çıkan Genç Alman Sineması o dönem Almanya’nın içinde bulunduğu konjonktür dolayısıyla toplumsal bakış açısı benimsemiş ve Alman toplumunun kültür, sosyal ve ekonomik, eğitim, sanat gibi konuları öne çıkarmayı hedeflemiştir. Almanya’nın içinde bulunduğu göçmen durumu, ilk kez bu yıllarda göze çarpmış ve filmlerde işlenmeye başlanmıştır.

Almanya’da tüm bu durumun etkisiyle 1973 yılında yönetmen Rainer Werner Fassbinder tarafından çekilen “Angst Essen Seele Auf” adlı filmle göçmen olgusunun Alman toplumundaki etkisi gösterilmesi amaçlanmıştır.  Alman filmlerindeki Türk göçmen olgusuna Türk oyuncuların da oynadığı “Shirins

Bunu da seversin  BODRUM’UN BALAYI ÇİFTLERİNE ÖZEL EN ROMANTİK OTELLERİ

Hochzeit” (Şirin’in Düğünü) gösterilebilir.

Filmde köyünde kan davası, başlık parası gibi sorunlarla boğuşan Şirin, çareyi nişanlısının yanına Köln’e gitmekte bulur. Burada gelecek işçi göçmenler için ayrılmış yerlerde kalır bir yandan fabrikada çalışırken bir yandan nişanlısı Mahmut’u aramaktadır. Nişanlısını bulamadığı gibi birtakım talihsizlikler de peşini bırakmaz. Önce fabrikadan atılır, fabrikadan atıldığı için işçi evlerinde kalma hakkını kaybeder ve sokaklara düşer. Geçinmek için temizlikçilik yapmaya başlar ve bir gün temizlik yaptığı evde patronu tarafından cinsel şiddete uğrar bu esnada kadın ticareti yapan bir Alman tarafından kandırılır ve çalışmaya zorlanır ve işçi yurtlarına satılır. Orada nihayet Mahmut’u bulmuştur ancak Mahmut kendisini tanımamıştır. Bu hayatın ona yük olduğunu düşünen Şirin elinde bulunduğu kadın ticareti yapan şebekeden kaçmaya çalışırken vurularak hayatını kaybeder.

Görüleceği üzere Türk kadını Şirin burada bir figür ve kurbandır. Doğduğu topraklarda yaşadığı problemlerden ölümüne kadar hayatta mutlu olamamış çareyi Almanya’ya giderek aramış ancak burada da başına gelmeyen kalmamıştır. Yine 1988 yılında çekilen Hark Bohm imzalı “Yasemin“ filmi de merkezine Türk işçi göçmenleri konu alır. Filmin konusu kısaca Almanya’da yaşayan Yasemin adlı kızın Alman ve Türk kültürleri arasında yaşadığı bunalımı ve kurmaya çalıştığı dengeyi anlatır.

Bunların dışında Almanya’ya yaşayan Türk yönetmenlerin de merkezinde göçmen sorunları gözlemlenir. 1986 yılında Tevfik Başer tarafından çekilen “40 Quadratmeter Deutschland” bu olgunun güzel bir örneğidir ve yayınlandığı yıl büyük ses getirmeyi başarmıştır. Filmin amacı Almanya’da yaşayan Türk kadınının o toplumdaki konumu, yaşayışı, hayat kalitesi gibi konulardır.  Yine Tevfik Başer tarafından çekilen Zuhal Olcay’ın başrol oynadığı 1989 yapımı “Abschied vom falschen Paradies” filmiyle Almanya’daki Türkler konu edinmiştir. 1990 yılında Fatih Akın’ın çektiği ülkemizce de bilinen “Kurz und Schmerzlos” filmi bir çok film festivalinde gösterime girmiş ve bu festivallerden bolca ödülle dönmüş Alman-Türk kültürünü anlatan önemli bir filmdir.

Almanya’ya Uçakla Seyahat

Görüldüğü gibi 2. Dünya Savaşı sonrası oluşan bu işçi alımları hem iki büyük ulusun kültürünü etkilediği gibi bu ulusları oluşturan insanların da hayatlarını şekillendirmiştir. Gurbetçi diye bildiğimiz tabirin orta çıkması da bu neticeler sonucundadır. Bu kadar uzun yıllar bir arada yaşayan iki milletin  oluşturduğu bu kültür neticesinde Türkiye’den Almanya’ya uçak seferleri artmıştır.  Araştırmalara bakıldığı zaman Türklerin  Avrupa’da en çok bulunduğu ülke Almanya’dır. İki ülke arasındaki mesafenin fazla olması sebebiyle Türkiye’nin herhangi bir bölgesinden ya da Kıbrıs’tan Almanya’ya uçak seferleri artmıştır. Bu da Almanya ucuz uçak bileti bulma sorununu ortaya çıkartmıştır. Almanya’ yalnızca Türkiye’den değil Kıbrıs’tan da bir  çok uçuş gerçekleşmektedir. Bu sebeple Kıbrıs-Almanya uçak bileti arayan birisi hem ucuz uçak bileti bulmakta zorlanabilir hem de istediği saatlerde uçak bulamayabilir. Bu sorunu ortadan kaldırmanın formülü Hepsiburada Seyahat adresini ziyaret etmekten geçer. Hepsiburada Seyahat ile uygun fiyata dilerseniz Kıbrıs uçak bileti ya da Almanya uçak bileti bulabilirsiniz. İstanbul üzerinden yapılan aktarmalı uçuşlar ortalama olarak  7-7.5 saat sürmektedir. Kıbrıs’tan Almanya’ya direkt uçuş şu an için bulunmamakla beraber İstanbul’a Kıbrıs’tan uçmak 1 saat 40 dakika civarı sürerken, oradan Almanya’ya örneğin Berlin’e uçmak yaklaşık 3 saat sürmektedir. Aradaki bekleme süreleriyle beraber uçuş süresi 7,7-5 saat civarı tutmaktadır.

Facebook'ta Paylaş Twitter Paylaş Google+'da Paylaş Tumblr
Benzer Konular

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkimda
AnneKaz
Merhaba, Anne Kaz 30 yıldır evli, üç çocuk annesi, çalışan bir kadının günlüğü. Aklına gelen her şeyi yazar, yer, içer, gezer, sever hayatın her anından kendine bir mutluluk payı çıkartır bunu da paylaşır.